Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bianca Anita ~

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Bianca Anita Boucher
Ravenclaw VI. Sınıf
Ravenclaw VI. Sınıf
Bianca Anita Boucher


Galleon : 34891
Mesaj Sayısı : 12
Kayıt tarihi : 11/06/12

Bianca Anita ~ Empty
MesajKonu: Bianca Anita ~   Bianca Anita ~ EmptyPtsi Haz. 11, 2012 11:30 pm

Hissizleşmiş parmaklarını omuzlarında dolaştırdı yavaşça. Artık paçavraya dönmüş olan elbisesinin kolunu kaplayan küçük bölümünü çekiştirip omuzlarını örttü. Sonra da titreyen parmaklarını çatlayıp kurumuş dudaklarına yaklaştırdı seri bir hareketle, işaret parmağını dudaklarının üzerinde gezdirdi ve yutkundu. Boğazına bir yanma hissi yayıldı yavaşça, soluk borusundan aşağıya inip genzinden alev alev yanan bir hat çizdi. Bu acıyla birlikte öksürdü, öksürüşü boş mekânın duvarlarında yankılandı. Susamıştı, acıkmıştı, çaresizdi ve korkuyordu. Fakat yapabileceği hiçbir şey yoktu. Zihni kendisini çevreleyen soğuk havayla meşguldü sadece. Öyle ürpertici bir hava hakimdi ki bulunduğu yere, soğuktan tüm bedeni hareket edemez haldeydi artık.
Aşağı inmek için direnen göz kapaklarını zorlukla açık tuttu. Uyumayacaktı, uyuyamazdı. Gözlerini uyku için kapadığı an yeniden kâbuslar başlayacak, geçmişinin hayaleti kendisine bir adım daha sokulacaktı. Fakat öylesine yorgundu ki zihninin tüm itirazlarına rağmen gözkapakları ile olan savaşında yenilgiye uğradı. Başının omzuna düştüğünü, toz içinde kalıp neredeyse keçeleşmiş olan saçlarının bir tutamının çenesini gıdıkladığını hissetti. Gözlerini bir daha açmak istemiyordu. Bulanık düşünceleri tutarsızdı, hepsi de zihninde dört dönüyorlardı.
Birden bir karanlık çöktü düşüncelerine, durdurulması imkânsız bir sis gibi sardı, ele geçirdi beynini. Çenesinden aşağıya, bonuna doğru akan sıvıyı hissedebiliyordu. Güneşin sıcaklığı yanaklarına yumuşak bir öpücükle dokunurken tek duyumsadığı şey acıydı. Toprak ve kan içinde kalmış ellerini iri bedene sapladığı hançere dolamıştı. Parmakları korkudan titriyor, göğsünden tuhaf ve korku dolu hırıltılar çıkıyordu. Gözleri sağ bacağı tuhaf bir açıyla bükülmüş olan yerdeki cesede kilitlenmiş bir halde çekip çıkardı hançeri. Çenesinden aşağıya akan kırmızı sıvıya tuzlu gözyaşları karıştı bir anda. Dehşet içinde, ne yapacağını düşünürcesine dudaklarının üzerinde dolaştırdı dilini. Sonra aniden ağzına gelen tuzlu, metalimsi tat ile birlikte irkildi ve başını başka bir yöne çevirip tükürdü. Sonra tekrar baktı yerde yatan bedene. Bir lordun bedenine, babasının bedenine...
"Hayır!"
Zayıf feryadı ile birlikte gözleri açıldı. Olduğu yerde daha da büzüştü. Hıçkırığı boğazında düğümlendi ve yukarıya ulaşmadan önce birkaç saniye kadar orada takılı kaldı. Sonunda ağlamaya başladı, fakat gözyaşı akmadı gözlerinden. Gözleri kızardı, solukları hızlandı sadece.
Burnunu çekti. Düşüncelerini düzene sokmaya çalıştı. Pas kokan, nemli havayı çekti içine, kendisini sakinleştirmeyi denedi.
Ne yapacaktı?
Bu soru harap olmuş, artık düşünemez hale gelmiş beyninin duvarlarında dolaştı nazikçe. Ne kadar isterdi güneşin tekrar ağaçların arkasından parıldayışını görmeyi, ayın gümüşi ışıltısının suyun üzerinde dans edişini izlemeyi. Kendisini bırakacaklarını düşünmüyordu tabii. Bu şansını doğduğu nda kaybetmişti zaten, kaderinin belirlediği yolda ilerlemek de kötü talihini iyice pekiştirmişti sadece.
Sağ elini güçlükle yukarıya kaldırdı ve yanan gözlerini ovuşturdu. Susuzluktan acıyan boğazına doladı elini; biraz sıktı, sonra bıraktı. Eli bir zamanlar hoş, hayat dolu bir beyaz renge sahip olan grimsi elbisesinin üzerinden aşağıya kaydı. Açlıktan çökmüş karnının üzerinde dolaştırdı elini, sonra da kanatana kadar ısırdı dudaklarını. Zihninen hep aynı şeyler geçiyordu, yeni bir şey yoktu. Başka şeyler düşünmeye çalıştı; kardeşi Isolde'nin iğneler, iplikler ve birkaç parça renkli kumaşı kullanarak ortaya çıkardığı güzel işlemeleri, büyük ağabeyi Hector'un her atışında tam hedefe isabet eden oklarını, annesinin kulenin bahçelerinde dolaşırken fısıldadığı güzel melodileri...
İç geçirdi ve fısıldadı "Belki sadece bir rüyadır. Belki, yaşamın kendisi bir rüyadır. İçinden bu kadar gençken sıyrılmamıza, uyanmamıza izin vermeyen rüya..."
Sözler onu rahatlattı. Anlamsız bir şekilde kendini güvende hissetti. Karıncalanan bedenini oynattı, dizlerini yavaşça kendisine çekip çenesini dizlerine yasladı ve kollarını bedenine doladı. Soğuğu hissetmiyordu sanki artık. Açlığı, susuzluğu hissetmiyordu. Acıyı hissetmiyordu ve anlamsız olmasına rağmen tuhaf bir şekilde... Mutluydu. Yarın, belki de bugün ölecek olmasına karşın mutluydu. Zaman kavramı kendisi için anlamını yitirmiş olsa da ölümü bir dost gibi karşılayacağı ve içinde olduğu bu acımasız rüyadan sıyrılacağı için mutluydu.
Derken karanlığı delip geçen bir ses duydu, kapanmak üzere olan gözleri hızla açıldı. Dudaklarındaki hafif tebessüm silindi, yerini korku ve endişe dolu bir ifadeye bıraktı. Yutkundu, fakat çok uzun zaman önce kaybetmişti hayata karşı olan sevincini, endişesi sadece göstermelikti.
'Belki,' diye düşündü. 'Belki ölünce babamla karşılaşıp beni affetmesini isterim. Ölünce her şey bu kadar kötü olmaz, değil mi? Her şey üzerime gelmez, belki tekrar görürüm güneşi ve ayı. Ne olacağını kim bilebilir ki? Ölümden sonra var olacağım yerin buradan daha iyi olduğunu umuyorum sadece.'
Düşünceleriyle birlikte gözüne bir ışık vurdu. Yerinden sıçradı, gözlerini kapadı ve kısık sesle inledi. Işık kirpiklerini aşıp göz kapaklarının arkasında kırmızı ve turuncu benekler oluşturdu, zaten acıyan gözleri alev almış gibi hissetti. Derken kalın, boğuk ve ilgisiz bir ses "Leydi Bianca, sizi götürmeye geldik." dedi.
Adını duymak, üzerinde şok etkisi yarattı. Gözleri aniden açıldı ama görüş alanında uçan benekler yüzünden sadece önünde duran iri yarı silueti seçebildi. Unutulduğu ve aşağılandığı, ölüme terk edildiği bu yerde hala ona saygılı bir şekilde hitap etmelerine şaşırdı. Ama ne önemi vardı ki?
Nazik ama kaçmasına imkân bırakmayacak denli güçlü olan bir el dolandı koluna. Yapabilirdi, biliyordu. Bükücülük yeteneğini kullanarak kaçabilirdi onlardan, sonuçta bedenlerinde akan şey sıvıydı. Ama gerek yoktu; yaşamak için sebebi kalmamıştı artık. Oturduğu yerden kalkarken aklından tekçe 'Hissettiğim acı, duyumsadığım üzüntüye rağmen sadece bir anı olarak kalacak burası arkamda...' düşüncesi geçiyordu.
Sonra titrek ama kararlı adımlarla birlikte ölümüne, bazı aziz kimselerin deyiş şekliyle ise zaferine doğru yürümeye başladı. Yanında umutları vardı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Messalina M. Lachowski
Muggle
Muggle
Messalina M. Lachowski


Galleon : 34921
Mesaj Sayısı : 15
Kayıt tarihi : 11/06/12
Nerden : Fransa - Paris/İtalya - Roma.

Bianca Anita ~ Empty
MesajKonu: Geri: Bianca Anita ~   Bianca Anita ~ EmptyPtsi Haz. 11, 2012 11:34 pm

Betimlemeler: 30/30
Akıcılık: 30/30
Uzunluk: 5/4
Renk ve Paragraf Düzeni: 10/8
İmla Düzeni: 10/8
Kurgu: 15/15

Toplam: 95 Puan. Keyifli Rol Oyunları!

/Başlık Kilit.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bianca Anita ~
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bianca Anita ~

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Role Play Merkezi :: Role Playing Game-
Buraya geçin: